Claim 35 Post Templates from the 7 best LinkedIn Influencers

Get Free Post Templates
Dr. Suat Soylu, PhD

Dr. Suat Soylu, PhD

These are the best posts from Dr. Suat Soylu, PhD.

3 viral posts with 4,668 likes, 273 comments, and 343 shares.
1 image posts, 0 carousel posts, 2 video posts, 0 text posts.

👉 Go deeper on Dr. Suat Soylu, PhD's LinkedIn with the ContentIn Chrome extension 👈

Best Posts by Dr. Suat Soylu, PhD on LinkedIn

Görmek mi istiyorsun Bilmek mi ?

İngilizcede bir deyim vardır; “too many chief but not enough Indian”. Kelimesi kelimesine çevirdiğinizde ‘şef çok var ama yeterince kızılderili yok’ demek olsa da Cambridge Sözlüğüne göre bir ortamda çok fazla Yöneticinin olup işi yapacak insanın az olmasını ifade eder.

Bizde ise bu deyimin karşılığı “sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa” olmuş, Anadolu irfanı İşte !

Kurumsal hayatta kullanılan jargonun büyük bir çoğunluğu anlamsızdır. Bu jargonlardan en popüler olanlardan bir tanesi de ‘Helikopter bakışa sahip olmak’. Helikopter bakış sizi herşeyi görür kılabilir ama yapan kılmaz.

Kurumlardan durmaksızın akan bu büyük jargon ve moda terim nehrinin hepsi de saçmalık değil elbette. Bazıları da hayatın tam da gerçekliği. Ne mi örneğin; müşteri sipariş iptalleri, eksik ödemeler, faturaların gecikmesi, toplantı saatleri, satın alma eksiklikleri, alt yapı sorunları, fon kesintileri, muhtasar beyannameleri, bütçe açıkları, bordro hazırlama, SGK ödemeleri… Bunlar hep küçük işlerdir ve stratejik bakışa sahip helikopter yöneticilerin ilgileneceği konular olamaz. Ezgi’nin Günlüğü’nün bir şarkısında geçerdi hani bilir misiniz?

Dilsizler bana danışır, kelebeklerin aklı benim
Gemilerle her gece ben çok uzaklardan dönerim
Çağırırlar küçük adımı, karafakiden ben akarım
Adamım, bu küçük işlere ben bakarım, yanarım…

Bu bilgi parçaları sıkıcı, çıldırtıcı veya kayıtsız olabilir ancak istedikleri kadar sıkıcı olsun asla bir “deep dive” ya da “ low hanging fruit” kadar saçmalık olamaz. Ne yazık ki, iyi düşünülmüş sözler kurumsal hayatta nadirdir. Daha da ötesi bu sözlerin çoğunlukla sizin yerel kültürünüzde blr anlam karşılığı yoktur. Kahramanmaraş Organize Sanayiideki mütevazı fabrikasında Volvo için motor civatası üreten ve ihracat rekoru kıran Yemliha Abi’ye deyin bakayım “Yemliha Abi lütfen önce alçak dallardaki meyveleri toplayalım” Ne diyecek bakalım size?

Harry Flaris geçen gün yazmıştı, işyeri kültürü konusunda Danışmanlık yapmak için çağrıldığı bir şirketin IK Yöneticisine önce sahayı gezmek ve satış, müşteri hizmetleri ekipleri ile mevcut ve eski müşteriler ve eski çalışanlarla konuşmak istediğini söylemiş. IK Yöneticisi de sormuş “Önce üst düzey liderlerimiz, direktörlerimiz, müdürlerimiz ile görüşmek istemez misiniz?“ Cevabım diyor Harry “Bilen insanlarla yerde olmak istiyorum.”

Bir şirketin müşterilerine ne kadar iyi hizmet verdiğini öğrenmek istiyorsanız, sahadakilre sorun. Saha satış ekipleri, hizmet personeli, öğretmenler, yardımcı profesyoneller…

En çok hareketi görenler direksiyon başında oturanlardır.
Post image by Dr. Suat Soylu, PhD
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’a atfedilen meşhur bir laf vardır, der ki Freud usta:
“Gördüğünüz bir tavuk bazen sadece bir tavuktur o kadar da anlam yüklemeyin”

İnsanların gördükleri nesnelere ve olaylara aşırı anlam yükleme sendromuna PAREIDOLIA deniyor. İnsan zihninin gördüğü herşeyden bir model ve anlam çıkarma eğilimi vardır. En basit tanımıyla pareidolia bir şeyi, aslında olmadığı bir şekilde yorumlamaktır. Örneğin bulutlarda şekiller aramak, duvar çatlaklarında yüzler bulmak, başkalarında dinlediği bir hastalık belirtisini kendi tanıdığı bir hastalıkla illa örtüştürme çabası (örn. aynısı kaynımgilde var) pareidolianın günlük hayattaki olağan örnekleridir.

Bu durum, sinirbilimde rastgele gelen uyaranlara beynin halihazırda bilinen bir bilgiyi çağırmasıyla verdiği tepki olarak bilinmektedir. Bir tür afofeni örneğidir; yani alakasız veriler arasında ilişki kurarak konuları bildiği bir kalıba sokma ve verileri manipüle etme yöntemi olarak görülür. Örneğin aşağıdaki videodaki gibi muzu tanımıyorsanız ve içinde ne olduğunu bilmiyorsanız onu tanıdığınız bir alet ile meyve soyacağı ile tanımaya çalışırsınız.

Son zamanlarda Linkedinde bu sendromdan muzdarip çok arkadaş görüyorum. Efes Pilsen şampiyon mu oldu derhal buradan bize bir liderlik ve motivasyon dersi çıkıyor. Finlandiya-Danimarka maçında futbolcu kalp krizi mi geçirdi, işte liderlik nasıl olurmuş, takım çalışması nasıl yapılırmış, adanmışlık ne demekmiş bize görmediğimiz tüm detayları anlatıyorlar. Danimarkalı eski iş arkadaşıma sordum “dünkü maçtan sen ne liderlik dersi çıkardın” diye. Tek söylediği bana: “It was a very tragedic incident.”

Rastgele örnekleme yolu ile 20-25 kadar Danimarkalı ve Finli Linkedin kullanıcısının Linkedin aktivitesine baktım (paylaşım, beğeni, yorum).Kimse maçtan bir liderlik dersi çıkarmamış. Ne çok seviyoruz herşeye bir anlam yükleyip bir ders çıkarmaya değil mi, Pareidolia kaslarımız ne çok güçlü? Tevekkeli herkes hoca burada. Hiç bir vasfı olmadğı halde Canlı yayın yapana hocam diyorlar, özel bir üniversite iki saat misafir olarak ders anlatana da öğretim üyesi...

Hani eskiden Adalar vapurunda çok işlevli bir soyucu satan pazarlamacılar olurdu ne versen onu da soyardı ya bunlarınki de o hesap.Hangi sebzeyi versen ondan bir liderlik hikayesi soyuyorlar. Danimarkalı ve Finli Linkedin kullanıcıları bu olaydan bir liderlik hikayesl soyamadılar ise bu ayrıca onların sorunu....

Çok güzel bir Türk atasözü vardır. “Ayının kırk türküsü var kırkı da ahlat üstüne”
Kostak Ali Efe

Kostak Ali Efe, Menemen'in Harmandalı köyünden bir yaman efedir. Kostak; zarif ama yiğit delikanlı demektir. Dağlarda kızanlarıyla yaşar soy soylar boy boylar imiş. Mücadele yıllarında bir haber alır, biriciği kız kardeşi evlenecektir. Kız kardeşini düğününde yalnız bırakmamak için dörtnala at üstünde giderken meşelikte düşman tarafından pusuya düşürülüp vurulur. Canı kız kardeşi üzülmesin diye kurşun yarasına aldırmadan atıyla devam eder ve köy meydanına varır. Yörük töresine göre Ege'de gelinin oğlan kardeşi zeybek oynamadan düğün olmaz. Ali Efem de nazlısı gelin kız kardeşi mahcup olmasın, elin günün içinde yüzü düşmesin diye düğün meydanında yaralı olduğunu belli etmeden zeybek oynar.

Oyundaki sekmeler; öne arkaya esnemeler, sendelemeler ve adımların aksak oluşu da, Efe'nin kurşun yaralarının acısından ve kan kaybetmesinden dolayı yaptığı hareketleri anımsatır. En bahtiyar gününde gelinbacısını yalnız bırakmayan Efe, düğün meydanından aceleyle ayrılır, bir dere kenerına düşer ve orada hak vaki olur emaneti sahibine teslim eder. Kostak Ali Efe'nin bu oyunu, destanlaşır ve nesilden nesile aktarılır.

Harmandalı köyünde, yıllar önce ölen Kostak Ali Efe'nin bu oyunu İzmir-Aydın -Muğla yöresinde kurtuluş günlerinde, düğünlerde her daim oynanır. Oynanması en zor zeybeklerden biridir ve direnişin, dirayetin, cesaretin ve yiğitliğin sembolüdür. Hem heybetli hem de zarif oynanan az sayıdaki halk danslarından biridir. Kostak Ali Efe Zeybeği genelde solo oynanır. İlk kez 2002 yılında Maltepe Askeri Lisesi öğrencileri bu zeybeği grup olarak muhteşem bir koreografi ile oynandıktan sonra grup oyunu olarak da yayılmış ve benimsenmiştir. Zeybeğin melodisi bir söylentiye göre Ege'ye yerleşen Kazak muhacirlerin bir türküsünden alındığı için kimi zaman Kazak Zeybek'i olarak da anılır. 2016 yılında iş ziyareti için Kazakistan'a gittiğimde şirket yılbaşı kutlamasında Kazak ekip arkadaşlarımızın da aynı zeybek benzeri bir oyun oynadıklarını gördüğümde oldukça şaşırmıştım. Onlara bu nasıl oluyor diye sorduğumuzda Kazak arkadaşlar da gülümseyerek “sebebi basit, çünkü buradan görürdünüz“ demişlerdi. Bu arada Zeybek de Özbekçe kökenli olup Su+ Bek sözcüklerinin bileşiminden doğmuş bir kelimedir “su beyi“ yani subay ya da silahlı adam demektir.

Alttaki videodaki küçük kardeşimiz de Kuşadası'nın kurtuluş gününde bu zeybeği layıkıyla icra etmiştir.

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun. 🇹🇷

📍Kuşadası Aydın

Related Influencers